9 Eylül 2020 Çarşamba

Ortadoğu'da Komünist Partiler


Komünist Enternasyonal’in oluşturulmasıyla, dünya çapında komünistlerin sosyal demokratlardan ayrılarak kendi partilerini kurmalarının kabaca yüzüncü yılındayız. Ülkemizde ve Ortadoğu’da da komünist örgütler yüz yaşına girip, asırlık bir tarih miras biriktirdiler. “Communist Parties in the Middle East: 100 Years of History” [Ortadoğu’da Komünist Partiler: 100 Yıllık Geçmiş] (New York: Routledge, 2019) isimli kitap, İspanyol akademisyenler Laura Feliu ile Ferran Izquierdo-Brichs tarafından derlenmiş, Ortadoğu’daki her ülke için bir bölümün yer aldığı bir komünist partiler tarihçesi. Genelde İspanyol yazarlar tarafından yazılmış yazılarda, ağırlıkla ülkelerin “resmi” komünist partileri üzerinde yoğunlaşmakla yetinmiş ve solun, özellikle bir dönem sonrası, parçalı yapısı içindeki diğer gruplaşmaları, incelemeye pek dahil etmemişler.


Kitabın girişindeki, editörlerin toparlayıcı sunuşu, Ortadoğu’da komünist partilerin tarihsel serüveni üzerine bize genel, kuşbakışı oldukça yeterli bir özet bilgi sağlıyor. Bölgenin sosyalizm fikirleriyle tanışması, Avrupa ve Rusya ile temas sonucudur. Temaslarda ise, bu coğrafyada gayrımüslim ve Levanten halklar ön planda olduğu için sosyalizm fikirleri haliyle esasen onlar arasında filizlenir. Sanayileşmenin pek olmadığı, tarıma dayalı Ortadoğu toplumlarında, işçi sınıfının oransal azlığı koşullarında, sosyalizm daha çok aydınlar ve öğrenci kesimleri arasında yer bulabilmektedir. Köylü kitlelerde yayılması zordur. Buralarda kendine rakip olarak güçlü dinsel, topluluk bağlarını ve nihayet milliyetçi hareketleri bulur. Anti-kolonyal söylemin halklar arasında olası çekiciliğine karşı Marksist evrenselcilik, çoğu zaman milliyetçi güçler nezlinde şüpheyle bakılmalarına yol açmaktadır.

Hemen ilk dalgada, İran (1920), Türkiye (1920), Filistin (1921), Mısır (1922) ve Suriye’de (1924) komünist partiler kurulur (Kuzey Afrika’da, halen Fransa Komünist Partisi bünyesindedirler). Moskova’daki "Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi"nde (KUTV) okuyan gençler, bu partilerin ilk kadrolarının önemli bir kısmını oluşturur. II. Dünya Savaşı’nı izleyen yıllarda bu partiler, ya iktidardaki parti içinde erimek ya da onun tarafından yasaklanmak ve ezilmek arasında bir tercih yapma durumunda kalmıştır. SSCB yönetimine bağlılık, Sovyetlerin bölge komünistlerine ülkelerindeki radikal ve ilerici hükümetleri desteklemeyi dayatması sonunda çoğu zaman Arap sosyalizmi içinde erimelerine yol açmıştır. Rantiyer ekonomi üzerinde milliyetçi söylemle iktidarı tutan bu elitlerin yönetimleri krize girdiğinde de tepki tarihsel olarak İslami bir ton alır. İslam’ın yükselişi ve Sovyetlerin çöküşü sonrası partiler bir darboğaza gelir (ki, aynı şekilde Sovyetlere yakın rejimler olan Güney Yemen ile Somali, Sovyetler yıkılınca ideolojilerini terk eder). Çoğu üye aktif politikadan çekilir. Kimisi sosyal demokrasiye kayar. Bazı parti liderleri, rejimlerce içerilir. Sonunda da sivil toplumculuk, dernekleşme, insan hakları savunuculuğu ve yeni sol tarzı hareketler gelişir.


İran

İran’da, yüzyılın başından beri, Bakü’de çalışanlar arasında sosyalist fikirler ve örgütlenmeler yayılıyordu. 1920’de kurulan İran Komünist Partisi’nin önceli 1912 tarihli Adalet Partisi’dir. Rıza Şah tarafından ezilen bu ilk parti ardından 1941’de, Sovyetlerin yardımıyla, TUDEH kurulur. TUDEH kısa sürede ülkedeki en organize güç haline gelir. Hatta hükümete katılmasına izin verilir. Ancak Sovyetlerin Kürt ve Azeri cumhuriyetlerden çekilmesi ardından yasaklanır.

Musaddık’ı önce Amerikacı olarak görüp desteklemezken, sonradan desteklemeye başlarlar. Fakat Musaddık’a karşı yapılan 1953 darbesi TUDEH’in gücünü de yok eder. Kuzey petrollerinin millileştirilmesine karşı çıkıp Sovyet yandaşı oldukları için “hain parti” olarak yaftalanırlar. 1960’larda pasifist bir çizgideki TUDEH’e karşı, silahlı mücadeleyi savunan Halkın Fedayileri gibi örgütler kurulur. Fedayiler 1971-1979 arası eylemleriyle büyük prestij sağlar. 1979’daki çatışmalarda da kritik rol oynarlar. Ancak Fedayilerin merkez komitedeki çoğunluğu, devrim sırasında silahlı mücadeleyi bırakıp TUDEH çizgisine kayar. İslamcı rejim önce Fedayi azınlığı, daha sonra da diğer tüm solu ezer.

Kitaptaki bölümün yazarı olan Yasemin Mather, ilginç olarak TUDEH’in Humeyni’yi destekleme konusunu ele almamış. Yazarın bunu bilmemesine imkan yok; çünkü şu sıra Oxford’da hocalık yapan yazarın kendisi de, İran Kürdistan’ında direnişe geçmiş Fedayilerin azınlık kanadı üyesiydi. Sosyal medya üzerinden sorduğumda, yer ve zaman darlığı nedeniyle konuyu ele alamadığı belirtmişti bana. Çok tartışılmış konuyu kısaca özetleyelim:

TUDEH 16 Ocak 1979’da yeni bir sekreter seçer: Nureddin Kiyanuri (kendisi, 1953 öncesi Musaddık’a karşı olunmasını savunanlardandı). Önceki sekreter İrec İskenderi, milliyetçiler ve ılımlı İslamcılarla koalisyon yapılmasını savunmuşken, Kiyanuri ise Humeyni’den yanadır. Ulema ve Humeyni, anti-emperyalist özelliğinden dolayı ilerici sayılıp desteklenecektir. Rejimle Halkın Mücahitleri ve Fedayiler (azınlık) arasında çatışma başladığında, TUDEH bunları karşı-devrimci olarak nitelendirir. Bununla da kalmaz; KGB kayıtlarına göre, onların güvenli evlerinin yerini rejime bildirerek yardım bile eder. Fakat kısa bir süre sonra rejim kendilerine karşı da döner. 6.000 TUDEH üyesi yakalanır. Kiyanuri işkence görür, televizyonda Sovyet ajanı olduğu söylettirilir. TUDEH 1985’de rejimi ortaçağ teokrasisi olarak tanımlayıp yıkılışı için çalışacaklarını beyan eder. TUDEH’in temel yanlışı, Moskova’nın jeopolitik çıkarları adına gerici bir rejimi, kapitalist olmayan yol, aşamalı devrim vs. adına savunmak olmuştur[i].

Türkiye

Türkiye komünizm tarihi kısmını Bülent Gökay üstlenmiş. Kısa bir metne birçok ayrıntıyı sığdırmanın zor olduğu farkındayım. Ayrıca kitabın genelinde olduğu gibi, komünizm tarihi büyük ölçüde, Moskova bağlantılı Sovyetik partiler üzerinde anlatılmış. Bu bakımdan birçok konuyu atlamış olması mazur görülebilir. Fakat son dönem TBKP vakası ve TKP’den geriye kalanların ÖDP içinde erimesinden bahsedildikten sonra tarihsel TKP mirasını sahiplenen üç gruba dikkat çekilirken (s.70) yapılan hata biraz garip kaçmış:

1)     Londra’daki 1979 TKP “İşçinin Sesi” çevresi.

2)     1993 SİP çevresi. Bu grubun tarihsel TKP ile organik bağının olmadığı söylenirken, 2001’de adını aldıkları TKP olarak Türk siyasetinde oldukça marjinal bir grup olarak hayatını sürdürmekte olduğu söyleniyor.

3)     Eski TKP’den “Ürün” dergisi etrafında tekrar toplananlar. 2012’de tekrar TKP olarak partileşen grubun 1999’dan bu yana katıldıkları seçimlerde hiçbir zaman %0,26 oydan fazlasını kazanamadıkları söyleniyor!

TKP, Sovyet-Türkiye ilişkileri üzerine tarih kitapları yazmış bir akademisyenin, TKP’leri karıştırarak son dönem sol politik gelişmelerden fazla haberdar olamadığını mı anlamalıyız bundan acaba? Öyle gözüküyor, çünkü yanlış yere kes/yapıştır yapılmış gibi değil. En azından, birinin tekrar üçe bölünmesi konusuna hiç girmemiş…

Irak

Irak’ta partileşme 1934 yılını buluyor. II. Dünya Savaşı sonrası görece serbestleşen ülke siyasetinde kısmen güçlenen partinin liderleri 1949 Şubat’ında idam edilir. Her kıpırdanışında ezilen parti ancak 1958’de subayların darbesi sonrası biraz nefes alma imkanı bulur. Destekledikleri Abdülkerim Kasım 1963’te bir Baas darbesiyle yıkılınca, yeni bir terör saldırısına uğrarlar. Kadrolar büyük ölçüde Kürdistan ve Avrupa’ya kaçar. Yine de “kapitalist olmayan yol” çerçevesinde içerideki rejim desteklenmektedir. 1972’deki Irak-SSCB  dostluk anlaşması sonrası, Baas partisi ile işbirliği yapılmaya da başlanır. Fakat 1970’ler ortasından itibaren bozulan bu işbirliği, Saddam’ın başa geçmesiyle tamamen kopar. Saddam dönemi illegal olarak kalan parti, Saddam sonrası kendine Meclis’te ve hükümetlerde yer bulabildi.

Filistin-İsrail-Ürdün

Filistin Komünist Partisi 1924’te önceki sosyalist öbeklerin birleşmesi ve Komintern tarafından kabulü ile kurulur. Kurucular Yahudiydi. Komintern, partinin Siyonizmden sıyrılması ve Arap köylü nüfusu içerisinde de kök bulmasını sağlamaya çalışır. Bu amaca rağmen, FKP çoğunlukla Yahudi işçilere dayalı kalır. Parti liderliği Araplara verilmiş olsa da, Komintern’in tasfiyesi ardından iki topluluğu bir çatı altında idare edemeyen yöneticiler bu kez örgütleri ayırır. Yahudi tarafı FKP ismini sürdürür.

İngiliz idaresine ve Siyonizme karşı tek ve ortak bağımsız devlet, komünistlerin resmi talebi durumundaydı. 1948’de Sovyetlerin İsrail’in kuruluşunu desteklemesi herkes içi sürpriz olmuştur. Arap komünistleri için zorluk çıkaran bu duruma, Yahudi komünistler daha olumlu bakar. FKP, ismini İsrail Komünist Partisi (Maki) olarak değiştirir. Maki İsrail’in ilk yıllarında kısmen başarılı seçim sonuçları alsa da, Soğuk Savaş koşullarında Yahudi toplumu içindeki etkisi iyice azalır. Diğer yanda, partinin Arap kısmı olarak ayrışan Rakah (1965) ileriki yıllarda Maki geleneğini sahiplenecek güce ulaşır. Şimdiki Maki, artık daha çok Araplara dayanan ve önceliğini “barış” olarak ortaya koyan bir parti.

Batı Şeria ve Ürdün’deki mülteci Filistinliler, Ürdün Komünist Partisi’nin oluşumuna katılmışlardı. Önce ÜKP sonra da yeniden oluşturulan Filistin Komünist Partisi (1982) olarak devam ettiler. Liderleri Beşir Barguti Filistin Kurtuluş Örgütü içinde önemli görevler üstlendi. 1991’de partinin ismi “Filistin Halk Partisi” olarak değiştirildi. ÜKP ise 1993’e dek illegal kaldı.

Lübnan-Suriye

Lübnan Halk Partisi olarak kurulan partiye Ermeni bir grubun katılımıyla Suriye ve Lübnan Komünist Partisi (1924) oluşturulur. Ülkelerin ayrılmasıyla partiler de ayrılacaktır. 1932’den itibaren parti lideri olan, Kürt asıllı Halit Bekdaş, Suriye ve Arap sosyalizmi için önemli bir figür olacaktır. 1954’te meclise milletvekili olarak seçilir. Arap dünyasında ilk komünist milletvekili olur. En etkili, hükümet üzerinde tesirli oldukları dönem 1954-58 arasıdır. Daha sonra, Baas tarafından baskılanır. Mısır’la birleşme deneyiminin başarısızlığının ardından, daha radikal Baascı unsurların darbesi ile tekrar açık çalışmalarına izin verilir. Bu, aslında Sovyetlere yanaşan rejimin, Sovyet baskısıyla yaptığı bir şeydir.


1973’te parti ikiye bölünür. Riyad el-Türk öncülüğünde ikinci bir komünist parti doğar. Bekdaş, Hafız Esad’la ittifak politikası uygular ve Moskova desteğine sahiptir; el-Türk ise Esad’a muhalefet eder, bu nedenle 1980-98 arası yılları hapiste geçirir. 2005’te partisi ismini “Suriye Demokratik Halk Partisi”ne çevirip sosyal demokrasiye kayar. SKP’de ise Bekdaş’ın 1995’de ölümünden sonra önce eşi, sonra oğlu parti başına geçer. Bu arada Gorbaçov yanlısı bir grup partiden ayrılır.

Ülkede tüm gücü eline geçiren Esad için Bekdaş ve SKP, Moskova’yla ilişkilerinde kullanabileceği bir unsurdur. Ülkede ve orduda hegemonyasını bozabilecek tüm etkilerin önü kesilmiştir, diğer partilerin faaliyetleri kısıtlanmış ve sıkı gözetim altına alınmıştır. 2011’de oğul Esad’a karşı ayaklanma başladığında Suriye solu ikiye bölünmüştür. Bir kısmı Esad diktatörlüğü ve onun uyguladığın neoliberal politikalar karşısında ayaklamayı desteklerken, diğerleri ise dış bağlantılar nedeniyle ayaklamanın emperyalistlerce planlandığını söyleyerek Esad’ı savunur. Örneğin, El-Türk’ün grubu ilkin muhalif saflara katılır. Fakat muhalefet saflarındaki artan köktenci İslamcı varlığı nedeniyle Esad karşıtlığında zamanla azalma olmuştur.

Mısır

1922’de kurulan Mısır Komünist Partisi, ilk birkaç yıldaki faaliyet sonrası genelde dağınık, parçalı ve gizli bir seyir izleme durumu kalır. Nasır döneminde de faaliyetleri baskılanır. Buna rağmen Nasır’ın politikalarını desteklemeyi sürdürür. 1970’ler sonunda üç ayrı yasadışı komünist parti bulunmaktadır. Partiler, milliyetçi ve İslamcı gruplar karşısında başarılı olamayıp daha çok aydın kesimi arasına sıkışır, marjinal kalır. 2011 baharında da etkileri fazla olmayacaktır.

Cezayir

Cezayirli komünistler, Fransa Komünist Partisi’nden 1936’da ayrılır. Avrupalı ve Yahudi kökenliler CKP’de çoğunluktadır. Haliyle FKP politikalarına da yakın durmaktaydı. 1954’te başlayan silahlı mücadeleye biraz geç katıldılar. 1956’da FLN ile anlaşarak ulusal birliğe dahil olunur. FLN ile ilişkiler, ilkinin antikomünist tutumu nedeniyle çoğu zaman sıkıntılıdır. 1962’de bağımsızlığa kavuşan ülkede legal parti olarak çalışmasına izin verilmez. Bunun üzerine komünistler FLN’ye sızarak orada etkili olmaya çalışır. Rejimin ilk yıllarındaki politikalarında epey etkili de olurlar. Ben Bella’yı deviren Boumediene döneminde illegal olarak çalışan “İlerici Sosyalist Parti” (PAGS) ismini kullanırlar. 1989’da çok partili yaşama geçildiğinde yasallaşır, fakat üç dört yıl içinde dağılmaktan kurtulamaz.

Fas

Fas Komünist Partisi 1942’de kurulur. Bağımsız mücadelesinde milliyetçilerin etkisinin gerisinde kalırlar. 1952’de yasaklanan parti, silahlı gruplar kurar. Bağımsızlık ertesi, bu kez hükümetten dışlanır. İslam ve krallıkla uyuşmadığı belirtilen parti tekrar yasaklanır. 1974’te “İlerleme ve Sosyalizm Partisi” olarak yasallaşır.

*

Kitapta Tunus’a özel bir bölüm ayrılmamış, fakat Tunus’ta 1934’te kurulan komünist parti, uzun süre milliyetçilerin gerisinde ve yasaklı olarak çalışma durumda kalmış, pek etkili olamamış; 1993’te de komünizmi terk edip “yenilenmişti” zaten. Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinde de oldukça zayıf kalan komünist güçlere bölüm ayrılmamış.

Bölgede güçlenebilmiş Sudan Komünist Partisi ve Yemen’de SSCB ile ilişkilere paralel olarak rejim içindeki konumunu güçlendirmiş Yemen Sosyalist Partisi ayrı olarak incelenen partilerden. Fakat kendi açımdan başka yerde daha ayrıntılı incelenmeyi gerektiriyorlar.



[i]  bak. Jeremy Friedman "Enemy of My Enemy: Moscow, East Berlin, and the Iranian Tudeh’s Support for Khomeini" Journal of Cold War Studies 20(2):3-37, 2018

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder